Verem mikrobu sinsice bekler
Dünyadaki insanların 3'te 1'inin hayatının bir döneminde verem mikrobu ile karşılaştığına dikkat çeken Doç. Dr. Ayşe Baçcıoğlu, "Verem mikrobu vücuda girdiğinde hastalık oluşturmadan akciğerlerde yıllarca uyur durumda kalabilir" dedi
07.01.2018 00:00:00
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Baçcıoğlu açıklamalarda bulundu. Türkiye'de verem tanısı konulan hastalarda yüzde 85'in üzerinde tedavi başarı yakaladığını belirten Baçcıoğlu, "Tüberküloz, halk dilinde 'verem' veya 'ince hastalık' olarak çok eski çağlardan beri bilinen bir hastalıktır.
Dünyada ölüme en çok sebep olan ilk 10 hastalık arasındadır ve önlenebilir ölümlerin dörtte birini verem oluşturur. Verem hastalarının yüzde 95'i Türkiye'nin içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerdedir.
Verem hastalığını mycobacterium tuberculosis isimli bir bakteri yapar. Yani bulaşıcı bir hastalıktır. Diğer enfeksiyonlardan farkı bu bakteri dirençli olup vücudun bağışıklık sistemi ve normal antibiyotikler tarafından öldürülmesi zordur. Bağışıklığı baskılanmış kişilerde verem gelişme riski yüksektir.
Özellikle, AIDS hastalığı, anti-TNF veya kortikosteroid gibi bağışıklığı baskılayıcı ilaç kullanan, organ nakli yapılan, böbrek yetmezliği/diyabet hastalığı olan, yetersiz beslenen, sigara/alkol içen kişilerde verem hastalığı gelişme riski daha fazladır. Ayrıca çevresinde verem hastalığı olan bir kişiyle uzun süre teması olanlarda hasta olma riski yüksekti" diye konuştu.
'Hastalık en sık hava yoluyla bulaşır'
İnsanların hastalığa yakalanma yollarına dair Doç. Dr. Baçcıoğlu, "En sık olarak veremli kişiden sağlıklı kişiye öksürme, hapşırma ve konuşma yoluyla saçtığı damlacıklar yani hava yoluyla bulaşır.
Tedavi olmamış bir verem hastası yılda 3-10 kişiye bulaştırır. Verem hastalığının belirtileri bronşit veya zatürreye benzeyebildiği için tanı gecikebilmektedir. Akciğer vereminin belirtileri en sık olarak 3-4 haftadır geçmeyen öksürük, balgam, kan tükürme, göğüs ağrısı ve nefes darlığıdır.
Ayrıca gece terlemesi, istemeden kilo kaybı, halsizlik ve iştahsızlık da genel belirtilerdir. Bu belirtilerin antibiyotikler, nefes açıcı ve diğer ilaçların kullanımına rağmen gerilememesi tipiktir. Ayrıca akciğer dışında vücudun diğer organlarında da verem gelişebilir ve o organa özgü belirti görülebilir" şeklinde konuştu.
'Verem karakter değiştiriyor'
Son 15 yıldır verem hastalığının karakter değiştirmeye başladığına değinen Ayşe Baçcıoğlu, "Verem hastalarının önemli bir kısmında ilaçlara karşı direnç geliştiği saptanmıştır.
Bu durumlarda yüzde 98 olan tedavi başarısı yüzde 50'lere, bazı durumlarda çok daha aşağılara düşer. Direnç gelişiminin en önemli nedeni ilaçların düzensiz alınmasıdır. Buna karşılık 'Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi' ile hastaların ilaçlarının her dozunu mutlaka bir tıp personelinin gözetimi altında alması sağlanmaktadır.
Ülkemizde de 'Doğrudan Gözetimli Tedavi' uygulanmaktadır. Dünyadaki insanların üçte biri verem mikrobu ile karşılaşmışlardır.
Verem mikrobu vücuda girdiğinde, ya hastalık oluşturmadan akciğerlerde yıllarca uyur durumda kalabilir veya kişinin vücut direncinin azaldığı durumlarda hastalık oluşturabilir.
Tüberkülin Deri Testi (PPD) ile kişinin daha önce tüberküloz mikrobuyla karşılaştığı anlaşılabilir, ancak bu sonuç kişinin hasta olduğunu göstermez ve çevresine karşı bulaştırıcılığı yoktur. Küçük yaşta olan çocuklar ve bağışıklığı baskılanmış erişkinlerde test sonucu pozitif çıktığında tüberküloz koruyucu tedavisi verilerek hastalık riski önlenebilir" diye belirtti.
İHA
Dünyada ölüme en çok sebep olan ilk 10 hastalık arasındadır ve önlenebilir ölümlerin dörtte birini verem oluşturur. Verem hastalarının yüzde 95'i Türkiye'nin içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerdedir.
Verem hastalığını mycobacterium tuberculosis isimli bir bakteri yapar. Yani bulaşıcı bir hastalıktır. Diğer enfeksiyonlardan farkı bu bakteri dirençli olup vücudun bağışıklık sistemi ve normal antibiyotikler tarafından öldürülmesi zordur. Bağışıklığı baskılanmış kişilerde verem gelişme riski yüksektir.
Özellikle, AIDS hastalığı, anti-TNF veya kortikosteroid gibi bağışıklığı baskılayıcı ilaç kullanan, organ nakli yapılan, böbrek yetmezliği/diyabet hastalığı olan, yetersiz beslenen, sigara/alkol içen kişilerde verem hastalığı gelişme riski daha fazladır. Ayrıca çevresinde verem hastalığı olan bir kişiyle uzun süre teması olanlarda hasta olma riski yüksekti" diye konuştu.
'Hastalık en sık hava yoluyla bulaşır'
İnsanların hastalığa yakalanma yollarına dair Doç. Dr. Baçcıoğlu, "En sık olarak veremli kişiden sağlıklı kişiye öksürme, hapşırma ve konuşma yoluyla saçtığı damlacıklar yani hava yoluyla bulaşır.
Tedavi olmamış bir verem hastası yılda 3-10 kişiye bulaştırır. Verem hastalığının belirtileri bronşit veya zatürreye benzeyebildiği için tanı gecikebilmektedir. Akciğer vereminin belirtileri en sık olarak 3-4 haftadır geçmeyen öksürük, balgam, kan tükürme, göğüs ağrısı ve nefes darlığıdır.
Ayrıca gece terlemesi, istemeden kilo kaybı, halsizlik ve iştahsızlık da genel belirtilerdir. Bu belirtilerin antibiyotikler, nefes açıcı ve diğer ilaçların kullanımına rağmen gerilememesi tipiktir. Ayrıca akciğer dışında vücudun diğer organlarında da verem gelişebilir ve o organa özgü belirti görülebilir" şeklinde konuştu.
'Verem karakter değiştiriyor'
Son 15 yıldır verem hastalığının karakter değiştirmeye başladığına değinen Ayşe Baçcıoğlu, "Verem hastalarının önemli bir kısmında ilaçlara karşı direnç geliştiği saptanmıştır.
Bu durumlarda yüzde 98 olan tedavi başarısı yüzde 50'lere, bazı durumlarda çok daha aşağılara düşer. Direnç gelişiminin en önemli nedeni ilaçların düzensiz alınmasıdır. Buna karşılık 'Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi' ile hastaların ilaçlarının her dozunu mutlaka bir tıp personelinin gözetimi altında alması sağlanmaktadır.
Ülkemizde de 'Doğrudan Gözetimli Tedavi' uygulanmaktadır. Dünyadaki insanların üçte biri verem mikrobu ile karşılaşmışlardır.
Verem mikrobu vücuda girdiğinde, ya hastalık oluşturmadan akciğerlerde yıllarca uyur durumda kalabilir veya kişinin vücut direncinin azaldığı durumlarda hastalık oluşturabilir.
Tüberkülin Deri Testi (PPD) ile kişinin daha önce tüberküloz mikrobuyla karşılaştığı anlaşılabilir, ancak bu sonuç kişinin hasta olduğunu göstermez ve çevresine karşı bulaştırıcılığı yoktur. Küçük yaşta olan çocuklar ve bağışıklığı baskılanmış erişkinlerde test sonucu pozitif çıktığında tüberküloz koruyucu tedavisi verilerek hastalık riski önlenebilir" diye belirtti.
İHA