Peygamberlerin masumluğu konusu
Haber Merkezi
'Ey Resûlullah'ın torunu! Siz, peygamberlerin mâsum olduklarını söylemiyor musunuz?'
İmam (a.s.): 'Evet, söylüyorum.'
Memun: 'Öyleyse, Allah azze ve celle'nin şu sözünün anlamı nedir: Gece olup karanlık basınca bir yıldız görmüş de, budur Rabbim demişti.'
İmam Rıza (a.s.): 'Hz. İbrahim üç grubun içerisinde yer almıştı: Zühre (Venüs) yıldızına tapanlar, aya tapanlar ve güneşe tapanlar. Bu olay, onu sakladıkları yerden çıktığı zaman gerçekleşti. Gece olup karanlık onu sarınca Zühre yıldızını görerek inkâr ve imtihan etmek için 'Bu benim Rabbim midir?' dedi.
Fakat yıldız kaybolunca 'Ben kaybolup gidenleri sevmem' dedi. Çünkü kaybolmak, sonradan oluşmuş yaratıkların özelliğidir; ezelî ve ebedî olanın özelliği değil.
Yine, Ay'ı (etrafa aydınlık saçarken) gördüğünde, imtihan etme amacıyla 'Bu benim Rabbim midir?' demiş, fakat o da kayboluverince şöyle demişti:
'Eğer Rabbim beni doğru yola eriştirmezse sapmışlar topluluğundan olurum.' Sonra Güneş'i (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce ihbar ve ikrar üzere değil, sadece inkâr ve imtihan vechiyle: 'Bu benim Rabbim midir? Üstelik bu, Ay'dan ve Zühre yıldızından daha büyüktür!' dedi.
Ama o da kayboluverince yıldız, Ay ve Güneş'e tapan üç gruba dönerek şöyle dedi: 'Ey kavmim! Ben, sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım. Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim; ben, şirk koşanlardan değilim.'
İbrahim (a.s.), bu sözleriyle, onlara dinlerinin bâtıl olduğunu açıklamak, Zühre, Ay ve Güneş gibi şeylere ibadet etmenin doğru olmadığını ve ibadetin sadece gökleri ve yeri yaratana has olduğunu ispatlamak istedi.
İbrahim'in (a.s.) kendi kavmine getirdiği deliller Allah-u Teala'nın ona ilham ettiği şeylerdendi. Nitekim, Allah (c.c) buyuruyor: Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz kesin delilimizdir.'
Memun: 'Allah, sana çok hayır versin, ey Allah Resulünün evladı! Şimdi bana İbrahim'in (a.s.) buyurmuş olduğu şu sözü açıklayınız: Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilteceğini göster. Allah ona inanmıyor musun, deyince İbrahim; evet, inanıyorum ancak kalbimin tatmin olmasını istiyorum, demişti.'
İmam Rıza (a.s.): 'Allah-u Teala, İbrahim'e (a.s.) şöyle vah- yetti: 'Ben kullarımdan kendime bir halil (dost) seçeceğim; eğer Benden ölüleri diriltmemi istese onun bu isteğini kabul edeceğim.' İbrahim'in (a.s.) kalbine o halilin kendisi olduğu ilham olundu. Bu yüzden şöyle dedi: 'Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!'
Allah-u Teala 'İnanmıyor musun?' deyince şöyle dedi: 'Evet inanıyorum, ama kalbimin tatmin olmasını istiyorum.' Bunun üzerine Allah-u Teala şöyle buyurdu:
'Öyleyse dört kuş tut, sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır, koşarak sana gelirler. Bil ki şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.'
Derken, İbrahim (a.s.) birer kerkenez, tavus, ördek ve horoz tuttu, sonra onları parçalayıp birbiriyle karıştırdı. Daha sonra karıştırılmış bu etlerden etraftaki on dağın üzerine bıraktı.
Sonra onların gagalarını da yanına alarak isimleriyle çağırdı. Yanına onlar için su ve yem de almıştı. (Ansızın gördü ki) kuşların parçaları birbirine doğru uçuştular ve bedenler tamamlandı ve her beden gelerek kendi boyun ve başına eklendi.
Böyle olunca Hz. İbrahim (a.s.) onların gagalarını elinden salıverdi, onlar da uçtular. Daha sonra inerek yerde bulunan su ve yemden yiyip şöyle dediler: 'Ey Allah'ın peygamberi! Sen bizleri dirilttin, Allah da seni diriltsin. İbrahim (a.s.) da: Hayır, dirilten ve öldüren Allah'tır, O her şeye kadirdir, dedi.'
Memun: 'Tebrik ederim sizi ey Ebu'l-Hasan! Şimdi de bana Allah-u Teala'nın şu buyruğunu açıklayın: Mûsa (düşmanlarından olan kişinin göğsüne) bir yumruk attı ve işini bitiriverdi; bu iş, şeytanın işlerindendir, dedi.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)