Medeniyet tarifimizde sıkıntı var
Muhterem Hocam! Bir yandan insanoğlunun medenileşmede çok yol aldığı söylenmekte, diğer yandan ise dünyanın her köşesinde acılar, savaşlar devam ediyor. Burada bir tezat yok mu?
17.02.2021 00:20:00
"Maalesef medeniyet anlayışımız, ölçümüz değişmiş vaziyette. Günümüzde medeniyet denildiği zaman teknik ve sanatta ileri giden insan akla geliyor. Ne kadar Fanton uçağı yaparsan o kadar medenisin, aksi durumda medeni değilsin, anlayışı hakim. Halbuki medeniyet çok farklı bir kavramdır.
Medeniyet nedir?
Medeniyet, insanın insan olmasıdır. İnsanca yaşamasıdır. İn sanlara yardım etmesidir. Fakiri, fukarayı gözetmesidir. Düşkünün elinden tutmasıdır. Yardıma muhtaçlarla beraber olmasıdır.
Hülasa insanca toplum içerisinde yaşamasıdır. Zayıfı ezmemesi aksine adaletle muamele etmesidir. Can, mal, namus, din ve vicdan emniyetlerini temin etmesidir. Medeniyet budur. Bizim kültürümüz, örfümüz, aidetimiz Türk'ün örfü bunu tarif eder.
Ama şimdi bu kalktı. Bunlar olsa da olmasa da sen gelişmişsin, senin silahın var mı, sen güçlü müsün? Medeni sensin. Yani bir noktada canavarlığın adı medeniyet oldu…
Türk dünyası en medeni dünyadır
Bence bizim dünyamız, Türk dünyası, belki iktisadi birtakım sıkıntılar içerisindedir ama medeni olması bakımından dünyanın en üstün ve en medeni dünyasıdır.
Bu noktada bizim insanımıza tavsiyemiz, kendilerine güvenmeleridir. Kendi değerlerimiz etrafın da bir araya gelmemiz. nifakı, tefrikayı atmamız, çalışarak güçlenmemiz lazım. Biz her şeyi en kısa zamanda yapabilecek iradede ve iktidarda bir milletiz.
Sadece inandığım için değil bildiğim için çok samimi konuşuyorum. Çünkü biz aynı zamanda ekonomik hayatla da içli-dışlı insanlarız. Biz, dünyanın ekonomik olarak en ileride gördüğümüz devletlerini iki, üç senede yakalayabilecek durumdayız. Bizim eksiğimiz kendimize güvencimizin olmamasıdır. Biz, kendimize dönelim. Bizde her şey fazlasıyla vardır.
Mesuliyet duygusu başarının ilk şartıdır
Biz tarihimizden koptuk. Dilimizden koptuk, örfümüzden koptuk, ibadetlerimizden koptuk. Milli kültürümüzden koptuk. Bizde ciddi bir hastalık oluştu…
'Bundan ben mesul değilim, filanca mesuldür" anlayışı yerleşti. Herkes kendi dışındaki insanlardan bir şeyler beklemeye başladı. Mesuliyetsizlik hastalığı bizi istila etti. Takdir edersiniz ki insanların hayatta muvaffak olabilmesi kendilerinin yapacağı işe karşı mesul kabul etmesine bağlıdır.
Bu şuna benzer. Bir öğrenci bir dersten "5- 10 puanlık not alacağım" diye inanırsa o öğrenci, o puanı mutlaka alır. "Hayır, ben im böyle bir dersim yoktur " diyen öğrenci de mümkün değil, 5 puanlık notu dürbünle bile göremez. Maalesef biz mesuliyet noktasında çok gerilere gittik. Vakit geçirmeden ayıkmamız lazım.
İnanç ve akidelerimize bağlı olamadık
İkincisi inanç ve akidelerimize bağlı olamadık. Topluluklar, milletler, akaitleri üzerinde çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. Biz, batıyı, inançlarına değer vermiyor zannederiz. Yanlış.
Amerika ve topyekûn Avrupa, inançlarını dünyaya pazarlayabilmek için kurumlar oluşturmuşlardır. Bütçelerinden katrilyonlar ayırdılar. Dini propaganda yapacak örgütlerin, Türkiye bütçesi kadar hatta daha fazla bütçeleri var.
İcabında geliyor, senin adamını satın alıyor. "Onun anladığı dil budur " diyor, onu satın alıyor. Belki de çok yakından tanıdığımız bazı insanlara bu teklifler gelmiş olabilir. Böyle bir organizasyonun olduğu bir dünyada sen akaidine, dinine sahip çıkmıyorsan, Allah senin belanı o zaman verir.
Bir taraftan diyorsun ki, "Bu adamın dinle alakası yoktur." Diğer taraftan bakıyorsun ki öyle din ile iç içe girmiş ki seni dininden edip kendi dinine transfer edebilmek için katrilyonları harcıyor ve çok sağlıklı zannettiğimiz insanlar bir de bakıyorsunuz ki elden çıkıp gidiyor. Niye? Satın alınmış ve haberin yok da ondan. O halde ne yapacağız? İnanç ve akaidimize yediden yetmişe, -mükemmel yaşayamazsak da- sahip çıkacağız.
Sonra bizim akaidimiz, inancımız o kadar müsamahakârdır ki... Cenab-ı Hak bizden, Zatına kulluk etmemizi bekliyor. "Şayet amel edemezsen akaidinde bozukluk olmasın, inancını bozma" diyor. "Yanlış yapabilirsin. Ama Ben, Gafuru'r- Rahim'im. Seni affederim. Benim kapımda durmasını bil" diyor. Bu, elhamdülillah hiçbir akaidde yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş, Niçin Türkiye eserinden) H; AknAydn
Medeniyet nedir?
Medeniyet, insanın insan olmasıdır. İnsanca yaşamasıdır. İn sanlara yardım etmesidir. Fakiri, fukarayı gözetmesidir. Düşkünün elinden tutmasıdır. Yardıma muhtaçlarla beraber olmasıdır.
Hülasa insanca toplum içerisinde yaşamasıdır. Zayıfı ezmemesi aksine adaletle muamele etmesidir. Can, mal, namus, din ve vicdan emniyetlerini temin etmesidir. Medeniyet budur. Bizim kültürümüz, örfümüz, aidetimiz Türk'ün örfü bunu tarif eder.
Ama şimdi bu kalktı. Bunlar olsa da olmasa da sen gelişmişsin, senin silahın var mı, sen güçlü müsün? Medeni sensin. Yani bir noktada canavarlığın adı medeniyet oldu…
Türk dünyası en medeni dünyadır
Bence bizim dünyamız, Türk dünyası, belki iktisadi birtakım sıkıntılar içerisindedir ama medeni olması bakımından dünyanın en üstün ve en medeni dünyasıdır.
Bu noktada bizim insanımıza tavsiyemiz, kendilerine güvenmeleridir. Kendi değerlerimiz etrafın da bir araya gelmemiz. nifakı, tefrikayı atmamız, çalışarak güçlenmemiz lazım. Biz her şeyi en kısa zamanda yapabilecek iradede ve iktidarda bir milletiz.
Sadece inandığım için değil bildiğim için çok samimi konuşuyorum. Çünkü biz aynı zamanda ekonomik hayatla da içli-dışlı insanlarız. Biz, dünyanın ekonomik olarak en ileride gördüğümüz devletlerini iki, üç senede yakalayabilecek durumdayız. Bizim eksiğimiz kendimize güvencimizin olmamasıdır. Biz, kendimize dönelim. Bizde her şey fazlasıyla vardır.
Mesuliyet duygusu başarının ilk şartıdır
Biz tarihimizden koptuk. Dilimizden koptuk, örfümüzden koptuk, ibadetlerimizden koptuk. Milli kültürümüzden koptuk. Bizde ciddi bir hastalık oluştu…
'Bundan ben mesul değilim, filanca mesuldür" anlayışı yerleşti. Herkes kendi dışındaki insanlardan bir şeyler beklemeye başladı. Mesuliyetsizlik hastalığı bizi istila etti. Takdir edersiniz ki insanların hayatta muvaffak olabilmesi kendilerinin yapacağı işe karşı mesul kabul etmesine bağlıdır.
Bu şuna benzer. Bir öğrenci bir dersten "5- 10 puanlık not alacağım" diye inanırsa o öğrenci, o puanı mutlaka alır. "Hayır, ben im böyle bir dersim yoktur " diyen öğrenci de mümkün değil, 5 puanlık notu dürbünle bile göremez. Maalesef biz mesuliyet noktasında çok gerilere gittik. Vakit geçirmeden ayıkmamız lazım.
İnanç ve akidelerimize bağlı olamadık
İkincisi inanç ve akidelerimize bağlı olamadık. Topluluklar, milletler, akaitleri üzerinde çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. Biz, batıyı, inançlarına değer vermiyor zannederiz. Yanlış.
Amerika ve topyekûn Avrupa, inançlarını dünyaya pazarlayabilmek için kurumlar oluşturmuşlardır. Bütçelerinden katrilyonlar ayırdılar. Dini propaganda yapacak örgütlerin, Türkiye bütçesi kadar hatta daha fazla bütçeleri var.
İcabında geliyor, senin adamını satın alıyor. "Onun anladığı dil budur " diyor, onu satın alıyor. Belki de çok yakından tanıdığımız bazı insanlara bu teklifler gelmiş olabilir. Böyle bir organizasyonun olduğu bir dünyada sen akaidine, dinine sahip çıkmıyorsan, Allah senin belanı o zaman verir.
Bir taraftan diyorsun ki, "Bu adamın dinle alakası yoktur." Diğer taraftan bakıyorsun ki öyle din ile iç içe girmiş ki seni dininden edip kendi dinine transfer edebilmek için katrilyonları harcıyor ve çok sağlıklı zannettiğimiz insanlar bir de bakıyorsunuz ki elden çıkıp gidiyor. Niye? Satın alınmış ve haberin yok da ondan. O halde ne yapacağız? İnanç ve akaidimize yediden yetmişe, -mükemmel yaşayamazsak da- sahip çıkacağız.
Sonra bizim akaidimiz, inancımız o kadar müsamahakârdır ki... Cenab-ı Hak bizden, Zatına kulluk etmemizi bekliyor. "Şayet amel edemezsen akaidinde bozukluk olmasın, inancını bozma" diyor. "Yanlış yapabilirsin. Ama Ben, Gafuru'r- Rahim'im. Seni affederim. Benim kapımda durmasını bil" diyor. Bu, elhamdülillah hiçbir akaidde yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş, Niçin Türkiye eserinden) H; AknAydn