"Kanlı Noel", 20, 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıslı Türklere karşı başlatılan katliam sürecine verilen isimdir.
O yıl Yorgo Papandreu'nun, Yunanistan'da iktidara gelmesiyle beraber Türk halkını imhayı öngören "AKRİTAS Planı"nı uygulamaya koydu. Aynı günlerde Makarios, garanti anlaşmalarını tanımadığını ilan etti.
Eğitim görmüş 20.000 kişilik EOKA teröristleri, Yunan Alayı'na mensup askerlerle birlikte 20 Aralık'ta Türklere karşı saldırıya geçtiler.
Türklerin yaşadığı evleri, arabaları tarıyorlardı. Birçok soydaş ve dindaşımızı katlettiler. Ertesi gün bu katliamları kınamak için Lefkoşa Türk Lisesi bahçesinde toplanan Türk öğrencileri, EOKA çetesi mensupları tarafından kurşunlanmış ve aynı gün Lefkoşa'daki Atatürk büstüne de saldırılmıştı.
22 Aralık'ta ise Türkiye Büyükelçiliğine ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın ikametgahına ateş açılmış ve birçok Türk'ün iş yerleri ve evleri taranmıştı.
Daha sonrasında ise bu caniler, sivil halkı hedef alarak katliamlarına devam ettiler. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden Türk olan herkese vahşice saldırıyorlardı. Bir ana ve üç evladını Lefkoşa'daki Barbarlık Müzesinde kurşun yağmuruna tutarak katletmiş, evlere sığınan insanları taramışlardı.
Kıbrıs'taki bütün radyo ve iletişim kanallarını ele geçiren caniler, radyolardan Türkleri aşağılıyorlardı.
Bu caniler, Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın evini basmış, eşini ve çocuklarını banyo küvetinde hunharca katletmişlerdi. Bu katliamlar Kıbrıs'ın her tarafında cereyan ediyordu.
Tarihe "Kanlı Noel" olarak geçen bu devrede, tespit edilen şehit sayısı 92, yaralıların sayısı ise 475'ti. Kayıplar ise bilinmiyordu. "Kanlı Noel", katliamı sonrası, 8.667 Kıbrıs Türkü yaşadığı 103 köyü terk etmişlerdir.
26 Aralık günü Ayvasıl'da, 14 günlük bebeklerden 70'lik ihtiyarlara kadar 21 Türk, toptan katledilerek kendilerine kazdırılan çukurlara, bir kısmı ise bu çukurlara daha canlı iken atılmış ve üzerleri buldozerlerle örtülmüştü. Bu çukurlar, Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün gözlemciliğinde 14 Ocak 1964'te açılmıştır.
Katillerin başı Başpiskopos Makarios, "Kıbrıs Türk halkı, isyan ettiklerinden dolayı tedip edilmişlerdir." Diyerek katliamlarına kılıf giydiriyordu.
Bu katliam sürecinde İngiltere ve Yunanistan her zamanki gibi Rum tarafında yer almış ve seslerini çıkarmamışlardı.
Siyasi olarak çaresiz kalan Ankara, Lefkoşa üzerinde uçaklar uçurmaya başlamıştı. Bu uçuşlar Rumları korkutmuş ama vahşetlerini bitirmemişti.
1964 yılında da bu süreç işletilmiş. Rum bölgelerinde çalışan 4000 civarındaki Türk işten çıkarılmış, 109 kasabada Türklere ait 527 ev tahrip edilmiş, 2000 ev de hasar görmüş ve 25.000 Türk de yaşadığı bölgeleri terk etmek zorunda kalmıştı.
1974'te Türk Askeri adaya çıktı. Zulüm bitti. Ama Kıbrıs sorunu bitmedi. Türkiye'nin bu siyasi duruşuyla ve son yıllarda KKTC'de iş başına gelen aslından, neslinden, milli ve manevi değerlerinden habersiz idareciler sayesinde de bu sorun bitmez.
Bir, bir buçuk ay önce yeni bir Kıbrıs masası ortaya kuruldu. Rumlar ve AB, 'ver, bitsin bu sorun' diye masaya oturdular.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 'verdi'. Ama verdikleri Rumları tatmin etmedi. Şimdi yeni bir masa kuruluyor. Haçlı batı ve Rumların isteği belli; 'Kıbrıs'ın tamamını ver, bitsin bu iş'.
Peki, Mustafa Akıncı verir mi?
Sabahattin Önkibar'ın, 3 Aralık tarihli yazısını okuyunca bende 'verir' kanaati oluştu. Önkibar bazı siyasetçi ve gazetecilerle davet üzerine gerçekleştirdikleri Kıbrıs ziyaretindeki gözlem ve halkın şikayetlerini aktarıyordu.
"Seçmenden yüzde 37 oy alıp Cumhurbaşkanı seçilen Mustafa Akıncı'ya, Kıbrıs'ta her kesimde büyük tepki var.
ABD vatandaşı olan Rum kökenli damadı için dehşet iddialar dinledik, diyor Önkibar.
Keza KAYAD (Kadın Hakları Derneği) başkanlığı yapan eşi Meral Akıncı'nın, Avrupa Birliği fonlarından 309 bin Euro yardım aldığının belgesini önümüze koydular.
Ondan önemlisi Mustafa Akıncı'nın müzakere heyetinde, Rumların maaş verdiği isimlerin olduğu söylendi ve ayrıntılar verildi.
En çok duyduğumuz cümle Mustafa Akıncı'nın, NOBEL almak için Kıbrıs'ı peşkeş çekeceği iddiasıydı?"
Peki, Biz, Kıbrıs'ı verecek miyiz?
O yıl Yorgo Papandreu'nun, Yunanistan'da iktidara gelmesiyle beraber Türk halkını imhayı öngören "AKRİTAS Planı"nı uygulamaya koydu. Aynı günlerde Makarios, garanti anlaşmalarını tanımadığını ilan etti.
Eğitim görmüş 20.000 kişilik EOKA teröristleri, Yunan Alayı'na mensup askerlerle birlikte 20 Aralık'ta Türklere karşı saldırıya geçtiler.
Türklerin yaşadığı evleri, arabaları tarıyorlardı. Birçok soydaş ve dindaşımızı katlettiler. Ertesi gün bu katliamları kınamak için Lefkoşa Türk Lisesi bahçesinde toplanan Türk öğrencileri, EOKA çetesi mensupları tarafından kurşunlanmış ve aynı gün Lefkoşa'daki Atatürk büstüne de saldırılmıştı.
22 Aralık'ta ise Türkiye Büyükelçiliğine ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın ikametgahına ateş açılmış ve birçok Türk'ün iş yerleri ve evleri taranmıştı.
Daha sonrasında ise bu caniler, sivil halkı hedef alarak katliamlarına devam ettiler. Kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden Türk olan herkese vahşice saldırıyorlardı. Bir ana ve üç evladını Lefkoşa'daki Barbarlık Müzesinde kurşun yağmuruna tutarak katletmiş, evlere sığınan insanları taramışlardı.
Kıbrıs'taki bütün radyo ve iletişim kanallarını ele geçiren caniler, radyolardan Türkleri aşağılıyorlardı.
Bu caniler, Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın evini basmış, eşini ve çocuklarını banyo küvetinde hunharca katletmişlerdi. Bu katliamlar Kıbrıs'ın her tarafında cereyan ediyordu.
Tarihe "Kanlı Noel" olarak geçen bu devrede, tespit edilen şehit sayısı 92, yaralıların sayısı ise 475'ti. Kayıplar ise bilinmiyordu. "Kanlı Noel", katliamı sonrası, 8.667 Kıbrıs Türkü yaşadığı 103 köyü terk etmişlerdir.
26 Aralık günü Ayvasıl'da, 14 günlük bebeklerden 70'lik ihtiyarlara kadar 21 Türk, toptan katledilerek kendilerine kazdırılan çukurlara, bir kısmı ise bu çukurlara daha canlı iken atılmış ve üzerleri buldozerlerle örtülmüştü. Bu çukurlar, Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün gözlemciliğinde 14 Ocak 1964'te açılmıştır.
Katillerin başı Başpiskopos Makarios, "Kıbrıs Türk halkı, isyan ettiklerinden dolayı tedip edilmişlerdir." Diyerek katliamlarına kılıf giydiriyordu.
Bu katliam sürecinde İngiltere ve Yunanistan her zamanki gibi Rum tarafında yer almış ve seslerini çıkarmamışlardı.
Siyasi olarak çaresiz kalan Ankara, Lefkoşa üzerinde uçaklar uçurmaya başlamıştı. Bu uçuşlar Rumları korkutmuş ama vahşetlerini bitirmemişti.
1964 yılında da bu süreç işletilmiş. Rum bölgelerinde çalışan 4000 civarındaki Türk işten çıkarılmış, 109 kasabada Türklere ait 527 ev tahrip edilmiş, 2000 ev de hasar görmüş ve 25.000 Türk de yaşadığı bölgeleri terk etmek zorunda kalmıştı.
1974'te Türk Askeri adaya çıktı. Zulüm bitti. Ama Kıbrıs sorunu bitmedi. Türkiye'nin bu siyasi duruşuyla ve son yıllarda KKTC'de iş başına gelen aslından, neslinden, milli ve manevi değerlerinden habersiz idareciler sayesinde de bu sorun bitmez.
Bir, bir buçuk ay önce yeni bir Kıbrıs masası ortaya kuruldu. Rumlar ve AB, 'ver, bitsin bu sorun' diye masaya oturdular.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 'verdi'. Ama verdikleri Rumları tatmin etmedi. Şimdi yeni bir masa kuruluyor. Haçlı batı ve Rumların isteği belli; 'Kıbrıs'ın tamamını ver, bitsin bu iş'.
Peki, Mustafa Akıncı verir mi?
Sabahattin Önkibar'ın, 3 Aralık tarihli yazısını okuyunca bende 'verir' kanaati oluştu. Önkibar bazı siyasetçi ve gazetecilerle davet üzerine gerçekleştirdikleri Kıbrıs ziyaretindeki gözlem ve halkın şikayetlerini aktarıyordu.
"Seçmenden yüzde 37 oy alıp Cumhurbaşkanı seçilen Mustafa Akıncı'ya, Kıbrıs'ta her kesimde büyük tepki var.
ABD vatandaşı olan Rum kökenli damadı için dehşet iddialar dinledik, diyor Önkibar.
Keza KAYAD (Kadın Hakları Derneği) başkanlığı yapan eşi Meral Akıncı'nın, Avrupa Birliği fonlarından 309 bin Euro yardım aldığının belgesini önümüze koydular.
Ondan önemlisi Mustafa Akıncı'nın müzakere heyetinde, Rumların maaş verdiği isimlerin olduğu söylendi ve ayrıntılar verildi.
En çok duyduğumuz cümle Mustafa Akıncı'nın, NOBEL almak için Kıbrıs'ı peşkeş çekeceği iddiasıydı?"
Peki, Biz, Kıbrıs'ı verecek miyiz?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Tam bağımsız Türkiye için vakit tamam, söz konusu vatandır / 25.11.2024
- Sinirde Avrupa’da birinci dünyada ikinci olmuşuz / 24.11.2024
- Tarımı bitirdiler… Şahidim Sayın Erdoğan’dır / 23.11.2024
- Ümmü'l-Benin gibi Ehl-i Beyt’i sevmek / 22.11.2024
- Mevzu kılıç kaldırmak değil, Atatürk / 21.11.2024
- AKP, Türkiye’de fakirliği bitiren partidir! / 20.11.2024
- Türk Milleti nasıl sıradanlaştırıldı? / 18.11.2024
- AKP’den önce Suriye’de PYD yoktu / 17.11.2024
- Siyasetin gündeminde sen yoksun kardeşim / 16.11.2024
- İİT-İsrail ve Erdoğan / 15.11.2024
- Sinirde Avrupa’da birinci dünyada ikinci olmuşuz / 24.11.2024
- Tarımı bitirdiler… Şahidim Sayın Erdoğan’dır / 23.11.2024
- Ümmü'l-Benin gibi Ehl-i Beyt’i sevmek / 22.11.2024
- Mevzu kılıç kaldırmak değil, Atatürk / 21.11.2024
- AKP, Türkiye’de fakirliği bitiren partidir! / 20.11.2024
- Türk Milleti nasıl sıradanlaştırıldı? / 18.11.2024
- AKP’den önce Suriye’de PYD yoktu / 17.11.2024
- Siyasetin gündeminde sen yoksun kardeşim / 16.11.2024
- İİT-İsrail ve Erdoğan / 15.11.2024