Çobanın kurtla oyunu

Sizin de dikkatinizi çekmiştir. 
Muhalefet temsilcileri, meclistekiler olsun medyada olsun bir şen şakrak. Hani çoğunun içi içine sığmıyor. 
"Emeklerimiz boşa çıkmadı. Washington'da Brüksel'de kapı kapı gezen heyetlerimiz aşağılandıysa da kapı dışarı edildiyse de anlattıklarımız tamamen boşa gitmemiş. batılı dostlarımız AKP'nin ne menem bir tehlike olduğunu anladı, ipleri çekildi, reklamın sonuna geldik. Biraz burnumuz sürtülsün istediler ama bak sonunda bizi tekrar modern ülkeler arasına koyacaklar."
Bazen açık, bazen mahrem konuşulanlar bu minvalde. Hele de bir 2019 muhabbeti var neşenin dozu burada kahkahalara varıyor. 
"Bunlarınki nasıl bir kafa anlamak mümkün değil. Daha dün veryansın ederken Bahçeli ittifaka girecek, o da becerebilirlerse. Referandumda terör bitecek, ekonomi düzelecek diye sahte cennet vaatleriyle alamadıkları yüzde elliyi alacaklar. MHP bir oy getirirse güneydoğudan on oy götürür anlayamıyorlar herhalde."
Çoban hikayesi?
Efendim zamanında üç çoban varmış. Biz isimlerini Ali, Veli ve Mehmet diyelim. Bunlar koyun otlatırken yorulup bir ağaç gölgesine yatmış. Muzip çocuğun biri de bakmış bunların uykusu derin hiç üşenmemiş hepsinin yüzünü karaya boyamış, 
Çobanlar uyanmış şöyle bir gerindikten sonra başlamışlar gülmeye. Ali, Veli'yle Mehmet'in yüzü kara olduğuna gülüyormuş da asıl bundan haberleri yok, bir de yanındakine gülüyorlar diye katılıyormuş. Aradan bir beş dakika geçmiş, kimse parmakla işaret etmeden, konuşmadan elini yüzüne götürmeden gülüyor, birden Veli gülmeyi kesmiş, kendi yüzünün de boyalı olduğunu mantığıyla kesin biçimde anlamış. 
Ben bu mantığı anlarım diyen okuyucularımız isterse burada bir nefes alsın, düşünsün biz devam edelim. 
Hoşafın yağı nasıl kesilmiş, Veli kendi kendine demiş ki "Yahu bu Ali beş dakikadır gülüyor, bir yandan da Mehmet'in güldüğünü görüyor. Benim gülmemden huylanmazlar ama benim yüzüm boyalı olmasa mesela Ali kendi kendine sormayacak mı Veli'nin yüzü ak öyleyse bu Mehmet niye gülüyor. İkisi gülmeyi kesmediğine göre demek benim yüzüm de kara. 
Lafı biraz fazla dolaştırdık belki ama Türk siyasetinde de aynı tablo var. On beş yıldır hacıyatmaz gibi her türlü vartayı atlatan, ülkenin bütün kurumlarını yerle bir eden, İsrail'le tarihin en büyük işbirliğini yaparken, Diyanet'i Vatikan'ın emrine verirken, Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı olarak dünyada huzur içinde bir tek Müslüman kalmasın diye çırpınırken "mücahitliğinden" zerre taviz vermeyen bir iktidar bu kadar çocukça okunamaz yorumlanamaz. 
AKP de pekala biliyor MHP ittifakıyla oy toplanamayacağını. Ama bakın ne oluyor, MHP lideri yüzünden maskesini atıp "Reis'in emrinde bir neferim" derken aslında memleketin diri güçlerinden birisi daha biat ediyor. Ordu, Emniyet, İstihbarat, Yargı, İŞİD artığı T.C. ve yabancı kimlik sahipleri, her an eli hoparlörün tetiğinde, yattığı yerden emlakçılık, oto simsarlığı yaparken maaşını rekor zamla alan imamlar, müezzinler derken Bahçeli ve milis güçleri de tek bir şahsın iki dudağı arasından çıkan her emre kayıtsız şartsız itaatini ilan etti. Sayın Bahçeli'nin milis güçleri ifadesi burada indi bir mana taşımıyor. "Kerkük'e onbinlerce ülkücü göndeririz" diyerek bağımsız bir silahlı gücü olduğunu ilan eden Bahçeli'nin bizzat kendisiydi. 
İyi Parti de bu çerçevede bence tam yerine oturuyor. 28 Şubat'taki "delikanlı" duruş sahibi, cumhurbaşkanlığı dahil her türlü bürokratik görevde iyi tercih Sayın Akşener'in şahsını tenzih ederek söylüyorum. İyi Parti hareketiyle MHP'den bir ayıklama yapılmasa, "saf" ülkücüler kapı dışarı çıkmasa Bahçeli kalanların itaatinden bu derece emin olabilir miydi?
Son aylarda sık sık masa devrilmesine, dakikalar içerisinde milyonları allak bullak eden kararlara da böylece bir başka anlam yükleyebiliriz.
TEOG ve benzeri çıkışlarla aslında tatbikat yapıldı. İtaat istenen kıvama varmış mı, hukuka uygunluk, akıl mantık düşünülmeden anında gereği yapılıyor mu? Yarın bir anda anayasa (ondan da geriye ne kaldıysa) askıya alınsa buna gıkını çıkaracak birileri var mı?
Söylemek istediklerimin sonuna geldiğimi düşünebilirsiniz ama daha burası başı. Bu yazının hedefi aslında -buraya kadar yazdıklarımı pekala bilen- iktidar sahipleri. Onlara seslenip şunu demek istiyorum: Safdilliğine bıyık altından güldüğünüz muhalefetten daha mı akıllı sanıyorsunuz kendinizi. Halkına rağmen, hakkı hukuku ezerek iktidar gücünü sınırsız kullanmaya kalkışanların başına neler geldi görmüyor musunuz? Rusya'dan S400, ABD'den Patriot isterken belediye başkanı bakan cinsinden prenslerinizi tek tek bozdururken daha şimdiden Suudilerle benzerliğiniz hiç uykularınızı kaçırmıyor mu? Delikten hala süpürülmediyseniz bunun tek nedeni Milli Ekonomi Modeli'nin bu topraklardan çıkması, hızını dozunu iyi ayarlayalım yoksa Türkler uyanıp Haydar hocayla kim bilir işi nereye götürürler endişesi. Bunu bal gibi bilirsiniz ama söylemezsiniz.
Peki bu irfanı, kıymetli bilgiyi tekrar onurlu yaşamak için, içine düştüğünüz cendereden çıkış için neden kullanmazsınız? Size de gelecek nesillerinize de başka hiçbir formülle, ne diktatörlükle ne iç savaşla, ne kaçmakla elde edemeyeceğiniz güveni, huzuru sunacak insanı çok iyi tanıyorsunuz. Ülkeyi felakete götürmeden bu imdat ipine tutunsanız olmaz mı? ABD ve Avrupa imanıyla dünyaya bakanları, haklı olarak hor görürsünüz. İri muhalefetle bu yönden alay edersiniz. Tamam, bir de iğnenin ucunu kendinize değdirin. Sizin ufkunuz, gerçek itikadınız nedir? Boyayıp üzerine şeker serpip millete sattığınız ucuz hayallere, çocuksu yalanlara gerçekten siz de inanmaya mı başladınız yoksa?