Tarım ve hayvancılıkta ithalata bağımlı olmak, başka hiçbir konuda bağımlı olmaya benzemez.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın, topsuz tüfeksiz savaşılabilir ama ekmeksiz, gıdasız savaşılamaz tespitini asla unutmamalıyız.
Ülkemizde maalesef tarım ve hayvancılıkta üretimimiz talebi karşılayamayacak noktaya gelmiştir ve ithalat her geçen gün hızla artmaktadır.
Neden talebimizi karşılayacak üretimi gerçekleştiremiyoruz, çiftçimiz neden üretemiyor sorusunun cevabı bugün ciddi bir cevap beklemektedir.
Bu konuda TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası özellikle et üretimini baz alarak kapsamlı bir çalışma önümüze koydu. Dilerseniz bu güzel çalışmanın verilerini önemine binaen paylaşalım.
Öncelikle çalışmada kullanılan verilerin Et ve Süt Kurumu (ESK) tarafından yayımlanan, yurtiçi ve yurt dışı et fiyatları ile girdi fiyatlarını gösteren Haftalık Piyasa Bültenleri'nden elde edildiğinin altını çizelim.
Bu veriler ve karşılaştırmalar incelendiğinde çiftçimizin neden üretemediği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Çalışma, son dört yılın verileri dikkate alınarak yapılmış.
Tüketici fiyatlarına göre, 2015 Aralık ayının son haftası 25,75 TL olan kıyma fiyatı, 2018 Aralık ayı sonunda 31 TL olmuş.
2015 yılındaki fiyat baz olarak 100 kabul edildiğinde, 2018 yılında 120 TL'ye çıkmış.
2015'te kuşbaşı et 38,17 TL iken, 2018'de 44,2 TL'ye çıkmış. Baz değer 116…
2015'te kuzu eti 30,57 TL iken, 2018'de 49,62 TL olmuş. Baz değer 162…
Tüketici fiyatları bu şekilde artarken, üretim fiyatları daha fazla artmıştır.
Örneğin, yem… Yemlerin tümünün ortalama fiyatı 151 baz değerine çıkmıştır.
Silajlık mısırın baz değeri 167, samanın 161, mısırın 159 olmuştur.
Dikkat ederseniz, yem fiyatlarındaki artış, tüketici et fiyatlarından oldukça fazladır.
Sadece yemde değil, tüm üretim girdilerinde ciddi bir maliyet artışı vardır.
Motorinde baz değeri 169, DAP gübresinde 155, üre gübresinde 171'dir.
Tüm veriler üzerinde bir değerlendirme yapıldığında tüketici et fiyatları yüzde 20 civarında artarken, yemde artış yüzde 50, motorinde yüzde 69, gübrede yüzde 55-71 oranındadır. Yani üretici, üretim sırasında büyük maliyet artışlarına maruz kalırken, satış fiyatlarına bu maliyeti yansıtamamıştır.
Farklı bir mukayese ile de durumu izah etmeye çalışalım.
2015 Aralık sonunda 1 kg kıyma ile 29,06 kg besi yemi alınabiliyorken, 2018 sonunda bu miktar 22,86'ya düşmüştür. 41,27 kg mısır alınabiliyorken, 31,22'ye; 6,87 lt motorin alınabiliyorken, 4,92'ye; 13,21 kg DAP gübresi alınabiliyorken, 10,26'ya düşmüştür.
Bu tablo karşısında çiftçinin üretim isteği kalmamıştır, üretimden soğumuştur.
Zaten göç rakamları incelendiğinde köyden kente göç oranındaki artış ve tarım bölgelerinin nüfusundaki azalış, bu gerçeği açıkça göstermektedir.
Her türlü olumsuz koşula rağmen üretimde ısrar eden çiftçi, yaşadığı maliyet artışlarını ürün fiyatlarına yansıtmak istemektedir ama karşısına "enflasyonla mücadele" çıkmaktadır.
Ne hikmetse bu enflasyonla mücadele dolar kuru artışlarında, faiz artışlarında, motorin fiyatlarında, diğer ithal girdilerde yapılmamaktadır.
Bu yüksek maliyetle üretim yapan çiftçinin fiyatları üzerinden enflasyonla mücadele yapılmaktadır.
İthalat ise, fiyat artışı talebinde bulunan çiftçinin aba altında sopası olmaktadır.
Üretim maliyetlerine bir çözüm bulamayanlar, yapılan ithalatla yabancı ülkelerin çiftçilerinin dertlerine çare olmaktadır. Onların yüzünü güldürmektedir.
Bizim çiftçilerimiz maliyetle boğuşurken, binlerce kilometre öteden ithal edilen ürün fiyatlarının üreticilerini sevindirmesi, bizdeki maliyetlerin ne kadar yüksek olduğunu ispatlamaktadır.
Tabi burada unuttuğumuz bir şey var; ithalat aşkına yerli üretimi bitiriyoruz ama yapılan ithalatı da elin parasıyla yapıyoruz.
Yarın birgün taviz taleplerini yerine getiremediğimizde, ithalat yapamamak bir tehlike, ithalat yapacak parayı bulamamak da başka bir tehlikedir.
Feryat eden çiftçimize ve çiftçilerimizin feryadını raporlarına yansıtan sivil toplum kuruluşlarına da bir tavsiyemiz var. Lütfen, çözümleri çözüm sahibinden isteyin. Bugün şahit olduğunuz gibi, çözüm sahibi olmayanlardan istemek bir neticeye ulaştırmıyor.
Bugün başta Rusya ve Çin olmak üzere 4 milyar nüfusa sahip BRICS devletleri pratik olarak göstermektedir ki, tek çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'dir.
Rusya bu gerçeği 27 Şubat 2013 tarihinde Prof. Dr. Baş'ı kadrosuyla birlikte Duma'ya davet ederek tüm dünyaya ilan etti. 2005 yılından bu yana Sayın Baş'ın yolunu aşındırıp Modelin kodlarını öğrenmeye çalışıyorlar ve uyguluyorlar.
Sadece çiftçilerimiz bu gerçeği görse, bu çözüme ve çözüm sahibine fırsat verse emin olun ki Türkiye'de güneş farklı doğar.
Tarım ve hayvancılıkta üretim cenneti oluruz.
Elin çiftçisinin değil, bizim çiftçimizin yüzü güler.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğin merkezi: Ehl-i Beyt / 23.11.2024
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024