Ârif her an ölümün gelişini bekler
İrfan sahibi daima ölümü anar. Çünkü ona göre ölüm, sevgiliye kavuşma haberini getirendir. Acaba onun sevdiğinden gelecek haberi beklemediği ve böyle bir mutlu günün geleceğini unuttuğu olur mu? Hiç unutmaz ve daima bekler. Böyle bir kul, her an ölümün gelişini bekler
06.12.2023 11:20:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş
İmam Gazali Hazretleri şöyle anlatıyor:
Ölüm ve sonrası bahsinde söze bir ayet-i kerime ile başlayalım: "Söyle onlara: Kaçtığınız ölüm var ya, o mutlaka karşınıza çıkacak." (Cuma, 8).
İnsanların çoğu ölümü hatırlamaz, hatırlayan pek azdır. Onlar ölümü kötü görür. Çünkü dünyaya dalmışlardır. Böyle bir hatırlamanın ne faydası var derler ve bu ancak Allah'tan uzaklaşmayı artırır.
İnsanlar arasında, bütün varlığı ile Cenab-ı Hakk'a yönelen vardır. Böyle bir kimse, kendine gerekli olmayan şeylere veda eder. Hakk'a döner, tövbe eder.
Ölümü hatırlar. Bu hatırlayışı ona korku ve dehşet verir, öbür âleme hazırlık yapar. Tövbe edeceği şeyleri tamamlar. Gerçi bu da ölümü sevmez ama bu, dünyaya dalışından değildir. Bunun korkusu, azığın az oluşu ve ona karşı bir hazırlığı olmayışıdır. Bu sevmezlik ve korku, kusurlu bir şekilde Allah katına çıkacağı endişesidir. Ölümü bu şekilde sevmemek kötü sayılmaz. Çünkü bu zat, hazırlık yapmak ve daha fazla manevî bir şeyler elde etmek için yaşamayı arzular. Eğer bulunduğu halin yeterli olduğunu bilse, derhal ölüme koşacak; Cenab-ı Hakk'ın huzuruna varmaya ve O'nun tatlı yakınlığına can atacak.
İrfan sahibinin haline gelince. O ölümü daima anar. Çünkü ona göre ölüm, sevgiliye kavuşma haberini getiriyor. Acaba onun sevdiğinden gelecek haberi beklemediği ve böyle bir mutlu günün geleceğini unuttuğu olur mu? Hiç unutmaz ve daima bekler. Böyle bir kul, her an ölümün gelişini bekler.
Bunun canlı misalini Huzeyfe'de (r.a.) görüyoruz. O vefat edeceği zaman şöyle demişti: "Sevgili tam zamanında kavuştu. Böyle bir kavuşmaya can atmayan, gelişine üzülen nadim olur. Allah'ım, Sana malûm, benim için fakirlik zenginlikten daha sevimli. Huzur veren hastalık, huzursuz sağlıktan daha hoş. Sonunda Sana kavuşmak olduktan sonra; ölüm, yaşamaktan daha tatlı. Sana bir an önce kavuşmam için ölümümü kolay eyle."
İrfan sahibi için en yüce rütbe bütün işlerini Allah'a ısmarlamasıdır... Kendi için ölmeyi ya da kalmayı arzu etmeyişidir. Teslim makamına vardıktan sonra, sevgi de kalkar. Teslim makamı sevgi makamının çok üstündedir. Bu hale erene gerekir ki, özü için bir seçimde bulunmaya. Mevlâsı kendisi için neyi dilemişse onunla yetine.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den)
Ölüm ve sonrası bahsinde söze bir ayet-i kerime ile başlayalım: "Söyle onlara: Kaçtığınız ölüm var ya, o mutlaka karşınıza çıkacak." (Cuma, 8).
İnsanların çoğu ölümü hatırlamaz, hatırlayan pek azdır. Onlar ölümü kötü görür. Çünkü dünyaya dalmışlardır. Böyle bir hatırlamanın ne faydası var derler ve bu ancak Allah'tan uzaklaşmayı artırır.
İnsanlar arasında, bütün varlığı ile Cenab-ı Hakk'a yönelen vardır. Böyle bir kimse, kendine gerekli olmayan şeylere veda eder. Hakk'a döner, tövbe eder.
Ölümü hatırlar. Bu hatırlayışı ona korku ve dehşet verir, öbür âleme hazırlık yapar. Tövbe edeceği şeyleri tamamlar. Gerçi bu da ölümü sevmez ama bu, dünyaya dalışından değildir. Bunun korkusu, azığın az oluşu ve ona karşı bir hazırlığı olmayışıdır. Bu sevmezlik ve korku, kusurlu bir şekilde Allah katına çıkacağı endişesidir. Ölümü bu şekilde sevmemek kötü sayılmaz. Çünkü bu zat, hazırlık yapmak ve daha fazla manevî bir şeyler elde etmek için yaşamayı arzular. Eğer bulunduğu halin yeterli olduğunu bilse, derhal ölüme koşacak; Cenab-ı Hakk'ın huzuruna varmaya ve O'nun tatlı yakınlığına can atacak.
İrfan sahibinin haline gelince. O ölümü daima anar. Çünkü ona göre ölüm, sevgiliye kavuşma haberini getiriyor. Acaba onun sevdiğinden gelecek haberi beklemediği ve böyle bir mutlu günün geleceğini unuttuğu olur mu? Hiç unutmaz ve daima bekler. Böyle bir kul, her an ölümün gelişini bekler.
Bunun canlı misalini Huzeyfe'de (r.a.) görüyoruz. O vefat edeceği zaman şöyle demişti: "Sevgili tam zamanında kavuştu. Böyle bir kavuşmaya can atmayan, gelişine üzülen nadim olur. Allah'ım, Sana malûm, benim için fakirlik zenginlikten daha sevimli. Huzur veren hastalık, huzursuz sağlıktan daha hoş. Sonunda Sana kavuşmak olduktan sonra; ölüm, yaşamaktan daha tatlı. Sana bir an önce kavuşmam için ölümümü kolay eyle."
İrfan sahibi için en yüce rütbe bütün işlerini Allah'a ısmarlamasıdır... Kendi için ölmeyi ya da kalmayı arzu etmeyişidir. Teslim makamına vardıktan sonra, sevgi de kalkar. Teslim makamı sevgi makamının çok üstündedir. Bu hale erene gerekir ki, özü için bir seçimde bulunmaya. Mevlâsı kendisi için neyi dilemişse onunla yetine.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den)